Yapılacak herşey yapıldı mı

Sanki artık sadece elimizdekileri geliştireceğiz gibi. Ne bileyim tekerleğin icadından beri çok şey icat ettik, keşfettik. Tekerlekle araba yaptık peki ya arabayla ne yapılır? Uçan araba.. Adamın biri ahşapın üstüne 6 tel, içine manyetik sarım ekledi. Başka biri tellere vura vura banyoda tappingi keşfetti. Yaratıcılığını gösterdi. Daha nice nice şeyler yaptı. Peki bize ne kaldı? Tükettik mi herşeyi? Artık herşey teori mi? Notaların makine gibi aktığı, klavyeyi p*ç eden, duygusuz "Modern gruplar"ın bu kadar popüler olmasının sebebi bu mu? "Farklı şeyler", farklı şeyler derken bunu mu kastettik?. Kalsın. David Gilmour'un tek nota bastığı bir albümü dinlemeyi yeğlerim. Tabi bu o kadar popüler olmaz..
 
İç dökmeli bir konu olmuş bu. Cevabı içinde saklı gibi, cevaptan daha çok hep birlikte iç dökelim çağırısı gibi :)

"Ruh" meselesine özel olarak taktığım için hem yaratıcılık anlamında hem de felsefi anlamda, durumun tamamen bunla ilgili olduğunu düşünüyorum. Güncel grupları takip ettiğim söylenemez. Sosyal medyayı sadece odaklandığım şey (doğaçlama müzik) için kullanıyorum. Akışların hiçbirini ya da bunlarda öne çıkanları takip etmiyorum. İnsanlık nereye gidiyor, başımıza neler gelecek sadece dolaylı olarak bir yerlerden yankısı gelirse haberim oluyor.

Eğer güncel dünyadan şikayetçiyseniz sadece uzak durabilirsiniz, bu çağda bile bu mümkün.

Teknik olarak ilerleme, detaylar arttıkça yavaşlıyor. Bilim ve teknolojinin ilerleyişi de bu bağlamda aynı ama bir gün hayal gücü mevcut konseptlerle sınırlı olmayan bilim insanlarının şu an elimizde olmayan ve hayatı çok daha kolaylaştıracak keşifler yapacağına eminim.

Güneşin altında her şey boş ve kendini tekrar ediyor, evet buna da bir taraftan inanıyorum ama diğer taraftan döngüsel olarak bir ilerleyişin içindeyiz. Kültürel olarak bazı konular, bu döngüsellik içinde önce unutuluyor sonra kendini tekrar ediyor. Bilimsel açıdan ilk parlak fikirlerin yolu belirlemesi yanında detaylarda boğulmak söz konusu ama dediğim gibi bunu aşacak zihinlerin olacağına inanmak gerekiyor çünkü aksi insanlıktan umudu kesmek olur. Apayrı bir bunalım demek bu, hiç tavsiye etmem.

Ruhu tek notada verme meselesini de bunu kişilere indirgediğimiz zaman bir çeşit inanç olduğu konusunda eminim. Ruhunu notalarla yansıttığına inandığımız üst düzey yaratıcı insanların, bize bunu bahşettiğine inandığımız zaman o akışa dahil olabiliyoruz. Bunun tartışması ya da çerçevesi ayrı bir konu olur, muhtemelen de tatsız bir yere gider o yüzden oraya hiç girmiyorum.

Müziği bir din gibi kabul edersek isimlere takılmanın dini literatürde olan "şirk" meselesine benzetiyorum :) Eğer o nota isim olmayınca anlam ifade etmiyorsa bu da müzikle alakalı olmadığını bize gösterir.

Sadede gelirsem, yapılacak hiçbir şey yapılmadı aslında, hepsi döngünün içinde kendini keşfetmeyi bekleyen ruhlarla ilgili bir hikaye. Bunu müzik ya da sanat dalları açısından kesin olarak söyleyebilirim. Bu hikayenin bitme ihtimali yok çünkü nefes alışverişimize bağlı, beynimiz böyle çalışıyor. Bundan vazgeçmek kendimizden vazgeçmek anlamına gelir.

Ama dediğim gibi teknik olarak ilerleyişin ağır adımları ya da vurguladığınız yerlerde yarattığı sıkıntılar var, olması da doğal. İlerleme sancıları diyebiliriz bunlara. Ruhunuzu ya da hayal gücünüzü geçmişin ağırlıkları ile daraltmamanız iyi olur. Bazen geçmişteki bilgi birikimine çok takılan insanların yeni şeyler bulamadığı için buna daha çok odaklandığını düşünüyorum. Bir anlamda ruhu ödünç almak gibi. Bunun sektörü destekleyip sıradan bir hale geldiğinde de her şeyin bir anlamda aynı olması riski var. Ki sanırım bu konudaki en büyük iç dökme nedeni de bu olsa gerek...
 
Sanki artık sadece elimizdekileri geliştireceğiz gibi. Ne bileyim tekerleğin icadından beri çok şey icat ettik, keşfettik. Tekerlekle araba yaptık peki ya arabayla ne yapılır? Uçan araba.. Adamın biri ahşapın üstüne 6 tel, içine manyetik sarım ekledi. Başka biri tellere vura vura banyoda tappingi keşfetti. Yaratıcılığını gösterdi. Daha nice nice şeyler yaptı. Peki bize ne kaldı? Tükettik mi herşeyi? Artık herşey teori mi? Notaların makine gibi aktığı, klavyeyi p*ç eden, duygusuz "Modern gruplar"ın bu kadar popüler olmasının sebebi bu mu? "Farklı şeyler", farklı şeyler derken bunu mu kastettik?. Kalsın. David Gilmour'un tek nota bastığı bir albümü dinlemeyi yeğlerim. Tabi bu o kadar popüler olmaz..

Öyle olduğunu sanmıyorum. Bence daha icad edilecek çok şey var daha farklı tekniklerden ziyade teorik açıdan var. Müzik aslında uzaya benziyor insanlar onun üzerinde deneyler yapıp onu anlamaya çalışsa da hiçbir zaman gizemlerini çözemeyecek tıpkı müzik gibi. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım müziği tüketmenin mümkün olmadığını düşünüyorum ama günümüz gruplarının makine gibi olduğu konusunda çok haklısın adamlarda ne ruh ne duygu var içi boş teknikten ibaret ama bunun böyle olması sizin tellere vura vura tappingi keşfeden adam önermenizi yıkar çünkü duygu olmadan teknik boş kalıyor bu da aslında müziğin tamamıyla tekniğe dayanmadığının kanıtlıyor müzikal açıdan yolumuz daha çok uzun ve bu yolda ilerlemekten daha iyi bir gelecek olduğunu sanmıyorum

Not : Yedi tane nota var kaç farklı şarkı yapılabilir ki ?

Not :
Artık herşey teori mi? Notaların makine gibi aktığı, klavyeyi p*ç eden, duygusuz "Modern gruplar"ın bu kadar popüler olmasının sebebi bu mu?

Bence her şey teoriye bakıyor. Bu grupların böyle duygusuz olmasının sebebi zaten teorik açıdan zayıf olmaları. Örnek olarak verdiğiniz David Gilmour teori açısından kendini aşırı geliştirmiş ve DUYGULU bir gitarist olduğu için bu kadar iyi duygu aktarabiliyor ki bu duygu aktarma olayının ismi müzik.
 
Sanki artık sadece elimizdekileri geliştireceğiz gibi. Ne bileyim tekerleğin icadından beri çok şey icat ettik, keşfettik. Tekerlekle araba yaptık peki ya arabayla ne yapılır? Uçan araba.. Adamın biri ahşapın üstüne 6 tel, içine manyetik sarım ekledi. Başka biri tellere vura vura banyoda tappingi keşfetti. Yaratıcılığını gösterdi. Daha nice nice şeyler yaptı. Peki bize ne kaldı? Tükettik mi herşeyi? Artık herşey teori mi? Notaların makine gibi aktığı, klavyeyi p*ç eden, duygusuz "Modern gruplar"ın bu kadar popüler olmasının sebebi bu mu? "Farklı şeyler", farklı şeyler derken bunu mu kastettik?. Kalsın. David Gilmour'un tek nota bastığı bir albümü dinlemeyi yeğlerim. Tabi bu o kadar popüler olmaz..
Hocam ben bu konuya şöyle bakıyorum: O Gilmour'lar, Clapton'lar, Page'ler daha yüzlercesi çıtayı öyle bir çıkardı ki kendinden sonra gelenler taklitten öteye geçemedi. Şimdikilerin ise klavyede mekanikleşmek dışında başka seçimleri kalmadı. Ben de dinleyemiyorum. Barrios hocanın bir başlıkta yapay zekanın en kolay taklit edeceği müziği yapıyorlar minvalinde bir sözü vardı. O kadar doğru ki... Yeni şeyleri takip etmeyi severim. Oraya, buraya bakarım. Ama günün sonunda dönüp dolaştığım yer gene Shine on you crazy diomand olur. Oh be derim. Bir de tüketim çılgınlığı var tabi. O apayrı bir konu. Tüketmek kadar kolay bir şey yok bugün. Bize ne kaldı? 60'lar, 70'ler, 80'ler külliyatlarını döne döne dinlemek, çalmak, sahiplenmek kaldı diye düşünüyorum.
 
Sanki artık sadece elimizdekileri geliştireceğiz gibi. Ne bileyim tekerleğin icadından beri çok şey icat ettik, keşfettik. Tekerlekle araba yaptık peki ya arabayla ne yapılır? Uçan araba.. Adamın biri ahşapın üstüne 6 tel, içine manyetik sarım ekledi. Başka biri tellere vura vura banyoda tappingi keşfetti. Yaratıcılığını gösterdi. Daha nice nice şeyler yaptı. Peki bize ne kaldı? Tükettik mi herşeyi? Artık herşey teori mi? Notaların makine gibi aktığı, klavyeyi p*ç eden, duygusuz "Modern gruplar"ın bu kadar popüler olmasının sebebi bu mu? "Farklı şeyler", farklı şeyler derken bunu mu kastettik?. Kalsın. David Gilmour'un tek nota bastığı bir albümü dinlemeyi yeğlerim. Tabi bu o kadar popüler olmaz..
Bu mesele hep yanlış anlaşılıyor.
Bir alanda gerçekten çığır açmış insanlar, geleneğin içinden gelir. Yepyeni bir şey yapmaya soyunmazlar, geleneği kendileri gibi yorumlarlar. Ama zamanla o geleneği aşıp kendilerini bulurlar.
"Modern grupların" çoğunun soytarı olma sebebi, modern bir şey yapacağız diye debelenmeleri ve geleneği hor görmeleridir. Buna debelenmekten, kendilerini keşfedemiyorlar. Bu durumda da tekniğe yaslanıyorlar. Ruhsuz gelmeleri normal, çünkü kendilerinden bir şey katmıyorlar müziğe. Mühendislik yapmaya çalışıyorlar.

David Gilmour, Jeff Beck, Mark Knopfler bir "damar"dır (hepsi de İngiliz bu arada...). Ama çok da yanlış anlaşılmış bir damardır, çünkü bu adamlar gibi çalmaya özenen zibilyon tane insan var. Anlamadıkları şey şu: Gilmour gibi çalmanın tek yolu, kendin gibi çalmaktır. Çünkü Gilmour böyle çalan bir adam. Abartısız, özentisiz, basit düşünen ve basit düşündüğü için de müzikte "kendine" bolca yer kalan bir adam. Basit düşündüğü için müziğin içini teknik ve teoriyle doldurmuyor. Ve altyapısı-arka planı da blues aslında. Hani o pek çok kişinin burun kıvırdığı blues... Ama eğer Gilmour klasik bir blues grubunda çalsaydı belki de bugün adını bile duymamış olurduk. Gilmour, çok başka kafada müzik yapan bir grupta blues zihniyetiyle çalabildiği için çığır açmıştır bence. Pink Floyd hayranlarına sormak lazım. Kaçı klasik blues gitaristlerini dinler veya sever? İşte atlanan şey bu. Geleneği öğrenip, onu başka bir yerde kullanmak... Hendrix blues gitaristi idi, aynı şeyi bambaşka bir sound ile yaptı, adına "rock" dedik. Geleneği başka bir noktaya taşıdı ve çığır açtı.
Özetle, geleneğe sahip çıkmak (yepyeni bir şey uydurmaya çalışmaktan ziyade) bu işin anahtarıdır, ama aslında çok az sayıda insan bunu aşabilir. Pek çoğumuz o geleneğin içinde kalırız. Elimizden geldiği kadar kendimizi ifade ederiz, yapabileceğimiz en fazla budur.
Son olarak, müzikteki belli bir damarın size hitap etmesi veya mevcut işlerin size hitap etmemesi de, müzikten ziyade sizinle ilgili bir şey. Onu da söylemek lazım.
 
Valla ben hiç öyle düşünmüyorum. Burası rock ve gitar bazlı bir forum olduğu için bu konudan gidelim. Kendine has pek çok tarz ve müzisyen görüyoruz ve daha da göreceğiz bence.

Aklıma ilk gelenler Lari basilio, Matteo Mancuso, Mike Dawes, Polyphia , Animals as Leaders daha aklıma gelmeyen onlarcası. Hepsi kendi müziğini yapıyor ve hepsinde müzikal bir imza var.
Yeni şeylere insanlar genelde ön yargılı davranıyor . Kıyaslama yaparak yeni müziğin güzelliğini yakalayamayız. Şans verip içindeki güzelliği yakalamak mümkün. Bazısı seni yakalar bazısı anlamsız gelir. Hendrix ilk çıktığında elvis dinleyen hemen kabul etmişmidir sizce ? Sanmıyorum. Zaman onun anlaşılmasını ve bir tazın öncüsü olmasını sağlamıştır.
Günümüz de bu çok daha hızlı işliyor elbette.

Bence zaman geçtikçe bu tip müzisyenlerin kilometre taşı olarak sayıldığını görecerğiz.
 
Hendrix ilk çıktığında kimse kabul etmedi, sonra anlaşıldı ve benimsendi. Ama o hikaye anlatan ve gitarla konuşan bir müzik yaptı. Şimdi "yaşlı" müziği diye alay ediliyor. Bugün bir yazarın sözünü gördüm. Sosyal medya artık anti-fan yönetiminde diye. Ülkede emek verenler ve dünyada hala uğraşanlar var. Yani yeni bir şey çıkar da ne olur muamma. Bunun yanında Gilmour vb özel insanlara ulaşmak gitar çalmakla falan olabilmesi imkansız işler bence.
 
Müzik tarihi boyunca yeni enstrumanlar yeni tarzların çıkmasına ön ayak olmuş.
Gitarın kendisi bile yıllar içinde ne kadar çok değişti. Gitar yetmedi, sesini değiştirmek için ona bişeyler bağladık.
Gittik mağaralarda kaydettik. Antik tiyatrolarda kaydettik.

Koskoca devlet konservatuarı Türk müziği mezunu bir amcaya, Steve Vai'nin İstanbuldaki son konserinden bir video izlettim.
Yorumu şu oldu: Çok fazla elektronik alt yapı var. E dedim, adam yeni bişeyler arıyor.

Bence yeni enstrumanlar, yeni sesler çıktıkça ortaya, müziğin sonuna gelinmez.

Ama bir daha şunun gibi bişey gelmesini beklemek de hata olur 🙂
 
Hendrix ilk çıktığında kimse kabul etmedi, sonra anlaşıldı ve benimsendi. Ama o hikaye anlatan ve gitarla konuşan bir müzik yaptı. Şimdi "yaşlı" müziği diye alay ediliyor. Bugün bir yazarın sözünü gördüm. Sosyal medya artık anti-fan yönetiminde diye. Ülkede emek verenler ve dünyada hala uğraşanlar var. Yani yeni bir şey çıkar da ne olur muamma. Bunun yanında Gilmour vb özel insanlara ulaşmak gitar çalmakla falan olabilmesi imkansız işler bence.
O lafı eden George R.R. Martin. Yıllardır serisini tamamlamadı (çünkü bence totosu yemiyor sonunu yazmaya, linç yiyeceğinden korkuyor...), şimdi de oturmuş millete sallıyor.
Çok ayıp yaptığı. Bence de bir sürü emek veren insan var ve bunların bir kısmı da etraftaki tekelleşmiş yapılardan çok daha iyi işler çıkartıyor. Star Wars fan filmleri mesela, inanılmaz şeyler var. Ama bunu yapabilmeleri de geleneği anlamaları ve sürdürmeleri sayesinde oluyor. Bunun aksine, Disney gibi soytarıların "modern" denemelerinin hepsi hüsran oldu, çünkü geleneğin yerine kendi egosunu koyan soytarılarla bu iş olmuyor. Amazon'un tuttuğu iki soytarı, "Tolkien'in yazmadığı hikayeyi" yazacağız filan gibi bir şeyler geveledi, sonra seri alay konusu oldu. Her seferinde aynı şey: Geleneği inkar eden narsist soytarılar rezil oluyor, geleneğin içinden gelenler onu da aşarak daha iyi şeyler yapıyor.
Hendrix meselesi de şöyle bir şey bence: Elektro gitarı distortion ile çalan herkes, farkında olsun ya da olmasın, Hendrix'in açtığı yoldan gidiyor. Onların bunu kabul edip etmemesinin pek önemi yok. Sevsinler ya da sevmesinler, o kişisel tercih. Ben de yaptığı her işi sevmem. Ama Hendrix sadece bir tarz veya sound yaratmadı, adam belli bir zihniyetin önünü açtı.
 
Geri
Üst