Kahve

Burada kahve müptelaları, severleri ve müritleri olarak konuşup birbirimize marka olsun çeşit olsun tavsiyeler verelim istedim.

Artık neskafe içmekten bıkmış bir filtre kahve sevdalısı olarak, ofis için şu french press olayına girdim, gittim Kahve Dünyası'ndan ucuz yollu bir tane aldım. Zamazingoyu alırken kahvesini de oradan alayım dedim; kendilerinin filtre kahvesini sevsem de bu vasat geldi. Elbette ayarı tutturamayışımın da payı vardır.

Her neyse, ilk denemeyi bu akşam evde yaptım, yarın aleti ofise götüreceğim. Temizliği filan derken biraz daha fazla zaman alacak belki ama değer.

Sizlerin filtre kahve/french press olayında vereceğiniz kahve tavsiyeleri nelerdir, forum hangi kahve türlerini seviyor ve tüketiyor? Nereden alalım, hangisinden alalım, ne kadar ve kaça alalım?

Adamı delirtmeyin; illa amfi, jak filan mı konuşalım?
 
Benim tavsiyem ya Starbucks'dan düzgün bir paket kahve almanız, ya da eğer o pahalı gelirse (ki biraz öyle aslında) herhangi bir Migros'dan Jacobs Monarch filtre kahve alabilirsiniz. Monarch'ı ben düzenli alıyorum her ay, tadından da epey memnunum. Gerçi biraz damak tadı meselesi, belki siz beğenmeyebilirsiniz. Deneme yanılma durumu biraz.
 
Ne kahve sütü, ne de şeker. İkisini de kullanmıyorum. Kahvenin o kendine has tadını bozmamak adına. Bundan ötürü farklı tat önerilerine açığım. :D
 
French press ile haşır neşir olduğunuz için buradan gideceğim; başlangıç olarak çok aşırı bir aroma düşkünlüğünüz yok ise, daha doğrusu aromaların farklarını gerçekten ayırt edecek düzeyde bir damak henüz oluşmamış ise orta sertlikte ve hafif aromalı kahveleri tercih edebilirsiniz. Bu konuda her ne kadar farklı sebeplerle markaya gıcık olsam da starbucks ürünleri olan kenya ve colombia ilk önerilerim olur. 2-3 hafta veya 1-1,5 ay gibi bir süre boyunca aynı kahveyi tüketin. Aldığınız paketi mutlaka 5 gün içerisinde (7 diyecekler ama o kadar da dayanmıyor) demleyin. Yine de bitiremediyseniz gübre olarak değerlendirebilirsiniz. Şaka yapmıyorum. Geçmiş, bayatlamış kahve her eziyetten bir yansıma gibi oluyor damakta. Gereksiz bir deneyim kazanırsınız.

Buraya kadar gelmişken french press için temel demleme yönteminden de bahsedelim;

Basitçe evrensel olarak genelde 3 farklı litre ölçüsünde üretilir bu alet. 3c, 4c ve 8c olarak ayrılır. 3c için 21 gram, 4c için 28 gram ve 8c için 50 gram kahve kullanılması esastır. Lakin, ben şahsen 8c için özellikle koyu ve yoğun aromalı kahvelerde 40-45 gram kullanıyorum. Fazlasını da kullanabilirsiniz ama şimdiye kadar bunu gerçekten zevki için yaptığına tanık olduğum kişi sayısı oldukça az. Kahveyi önceden sıcak suyla ısıttığınız french press'e dökün. 4 dakikaya saat kurup üzerine sıcak suyunuzu yarıya kadar koyun ve bekletmeden ahşap bir çubuk/kaşık ile karıştırın. Suyun kalanını ekleyin ve kapağı kapatın. Sayacı başlatın. 4 dakika tamamlandığında süzgeci olabildiğince acele etmeden bastırın. Bu kadar.

Seçtiğiniz kahveyle yeterince vakit geçirdiğinizi düşündüğünüzde başka bir türe geçin. Sertliği giderek artırabilirsiniz. O zaman aroma farklarını anlayacaksınız ve muhtemelen daha da çok ilgi duyacaksınız. Bu arada kahvenin yanında uyumlu olan ve olmayan yiyeceklerin tüketimi o kahveden alacağınız zevki/hezimeti etkileyen temel bir unsurdur. Örnek vermem gerekirse; french press ile demlediğiniz bir kahvenin yanında et içerikli, bol ketçap mayonez vb. soslu sandviç ve/veya benzeri hazır gıda ürünleri tüketmemelisiniz. Bunu sadece sizin için değil de genel bir şekilde söylüyorum, bilmeden bu hataya düşenler varsa farkında olmadan büyük çile çekmektedirler kahve konusunda.

Hangi kahveyle ne çeşit yiyeceklerin uyumlu olduğunu starbucks çalışanlarından öğrenebilirsiniz. Bence usulca mağaza müdüründen veya o anda orada değilse sorumlu bir vardiya süpervizöründen yardım alın. Bizzat 1,5 yıl boyunca barista olarak başlayıp coffee master/ss olarak ayrıldım. Bu süreçte kahve konusunda yardım isteyen müşterilerin baristalar tarafından defalarca saçma sapan yönlendirildiğini gördüm. Coffee masterlar sadece siyah önlük giyerler. Kahve konusunda en güvenilir personelin bu arkadaşlar olduğunu söyleyebilirim.

Filtre kahve için doğru seçenekler ve demlemenmesi, özellikle de espresso ve türevleri apayrı konular. Bunlarla ilgileniyorsanız orada da yardımcı olurum. Afiyet olsun.
 
Son düzenleme:
Jacobs Monarch yada Tchibo Gold'u tavsiye ederim. Bilakis Tchibo daha bir acı geliyor. Hani itici bir koku olur ya, o yok işte. :) Mağazalarında çekirdek olarak deneyebiliyorsunuz. Bu arada topic için başarılar.
 
Bu arada belirtmeyi unutmuşum, zaman dolduğu için de düzenleyemedim mesajı. Gramaj konusunda daralmayın, french press aldığınızda (starbucks için söylüyorum) yanında tam silme doldurduğunuzda 7 gram alacak bir ölçü kaşığı gelir. Herhangi bir starbucks mağazasından rica ettiğinizde ellerinde varsa ki genelde olur hep, ücretsiz de verirler. Press alırken de mümkünse tamamı metal olanları tercih edin. plastiklerin içindeki süzgecin yine plastikten imal edilmiş olan bağlantı noktası çok abuk çatlıyor. İbretlik tespit ve tertiplerim şimdilik bu kadar.
 
Amerika'yı değil ama bu kahve ve kahvehaneyi Müslüman'lar bulmuş. Avrupa'ya Doğu Afrika'dan yayılmış. Şimdi de zincir dükkanlar halinde bize geri geldi kahve.
Yıllarca kahve diye önümüze hazır Nescafe kondu. Son yıllarda bu mağazalar sayesinde filtre kahve ve espresso ile tanıştık da kahve neymiş anladık.
Fakat ben döndüm dolaştım Türk kahvesi denilen kahvenin yine kahvenin en hası olduğuna karar verdim. Çünkü aroması hiç bir şeye benzemiyor. Kahve süzülmüyor, telvesi ile pişirilip tüketiliyor. Tadı bu yüzden benzersiz.
 
Dave Mustaine İstanbul'a geldiğinde demişti ki, Ant bu kahve ömrümde içtiğim en güzel şey. Şaka yok bana demedi ama bir dergiye verdiği röportajda aynen böyle diyordu. O zamandan beri aklımın köşesindedir Mustaine ile bir gün kahve içmek. Ters adam diyorlar gerçi.
 
Ben Tchibo'dan alıyorum kahveleri. Bazen filtre kahve yapmaya üşendiğimden french press kullanıyorum o yüzden çektirmek daha güzel oluyor aslında. Yarı yarıya hem french press için hem de filtre için çektiriyorum. Eskiden Guatemala içerdim ancak şu an Guatemala ve Brazil Mild çektirip karıştırıyorum. Hoş bir tadı oluyor, önerebilirim.
 
Bastardbullet, teşekkürler kardeş çok güzel ve değerli şeyler yazmışsın. Sen en iyisi adresini ver de yanına damlayayım bir ara, uygulamalı yapalım :D Bu kadar detaylı yazarak başına iş alacaksın.

Ulan herkes böyle sizli bizli bir kibar, ben sokak çocuğu gibi kalıyorum yanınızda ama sıkıntı yok yani.

Savarainho da yeni yeni makine tecrübesi yaşıyor, o da gelsin anlatsın.

Şimdilik ben bu aldıklarımla idare edeceğim, sonra belki daha büyük bir press alabilirim. Dün denedim kupanın %75'ini anca doldurdu. Ama dibinde tortu kalması hoşuma gitmedi, filtre kahveden bu noktada ayrılıyor sanırım.
 
@Purgatory Rica ederim yahu :) Eylül ayından itibaren firmadan ayrıldım ama İzmir'e yolun düşerse gider müşterisi oluruz gayet hahah. Bu arada tortu kalması normal. Filtre demlemede bile bardakta zaman zaman çok ince bir tortu kalır sorun değil. Aslen ortalama 1 yudumluk bir miktar kupada bırakmak gerekir filtre ve presste. Sadece espresso'da tortu olmuyor.

Elinde sanırım 3c ölçüsünde bir press var. En güzeli diyebilirim. Ben de evde eşimle birlikte demleyecek olduğumuzda 4c kullanıyoruz en fazla. 8c press artık kendisinin dönemsel rejim çayı aygıtı oldu. :D Malum son zamanlarda bu ölçüde demlediğimiz hiçbir kahveyi aynı zevkle içemedik. Su ve kahve oranı arttıkça istediğim dolgunluğu, dem tadını yakalamak zorlaşıyor bana göre.
 
Aynen dediğin gibi yapmışım, dün akşam ondan o kadar tortu kalmış. Bu sabahki, yani 2. denememde : ) daha bir oturttum. Dün gece mal gibi son damlasına kadar devirdim ben kupaya, bugün daha dikkatli davrandım ve tortu problemini aştım.

Moda'ya giderken bir dükkandan bahsetti arkadaş, oradan bakacağım. Çok az daha büyüğü varsa alırım, şu andakini eve götürürüm. Üzerinde bir şey yazmadığı ve göz nizamım henüz oturmamış olduğu için 3-5c gibi ölçü sorularına net cevap veremiyorum... Ama bu elimdekinden daha ufağı olmaz sanırım, o yüzden büyük ihtimalle senin dediğin gibi 3c'dir.

Kadıköy çarşıda bir kahvecimiz var eskilerden kalma, ki başka bir arkadaştan oraya dair tavsiye de aldım, haftasonu denemelik çektireceğim oradan biraz. Jacobs'un kırmızısını da bu akşam için deneyeceğim eğer markette bulursam.
 
Ben evde Tefal'in kahve makinesini kullanıyorum, 150TL'ye almıştım yanlış hatırlamıyorsam. Basınç ayarı gayet güzel, aroma ayarı yapmayı sağlayan da bir mandalı var. Ve sürekli kahveyi sıcak tutuyor. Filtre kahve olayında, tortulaşmadan dolayı french pressden tiksindim. En güzeli bir makine alıp kağıt filtre kullanmak diye düşünüyorum. Makinenin basınç ayarı kahvenin tadına çok etki ediyor bizzat tecrübe ettim. Bir de kahveyi damacana suyu ile demleyince çok hoş oluyor. Bunun haricinde kahvenin kendisinden başka bir parametre kalmıyor zaten. :D kahveyi de daha çok Starbucks Kenya tercih ediyorum. O kahvede karşı koyulamaz bir toprak kokusu, acayip otantik bi aroma var.
 
Tchibo yu onerir, ordaki viener melange i denemeni oneririm, kahveyi sutsuz sekerli icmeni. , ve bu saatten sonra nescafe ve turevlerini kisaca suda cozunen kahveleri tuketmeneni oneririm
 
Amerika'yı değil ama bu kahve ve kahvehaneyi Müslüman'lar bulmuş. Avrupa'ya Doğu Afrika'dan yayılmış. Şimdi de zincir dükkanlar halinde bize geri geldi kahve.
Yıllarca kahve diye önümüze hazır Nescafe kondu. Son yıllarda bu mağazalar sayesinde filtre kahve ve espresso ile tanıştık da kahve neymiş anladık.
Fakat ben döndüm dolaştım Türk kahvesi denilen kahvenin yine kahvenin en hası olduğuna karar verdim. Çünkü aroması hiç bir şeye benzemiyor. Kahve süzülmüyor, telvesi ile pişirilip tüketiliyor. Tadı bu yüzden benzersiz.

Aynen ilk Yemen' de içiliyor yanlış hatırlamıyorsam ordan da Osmanlı sarayına ve daha sonra İstanbul sokaklarına yayılıyor. İlk kahvehane İstanbul' da açılıyor ve Venedikli tüccarlar vasıtası ile Avrupaya gidiyor ve Avrupa' da kahvehaneler o zamanlar açılmaya başlıyor. İtalya, Fransa derken hızla yayılıyor, bugün bildiğimiz bazı firmaların temelleri o zaman atılmış da olabilir. Diğer bir hikaye Osmanlı kuşatmadan çekilirken kahve çuvallarını bırakıyor ve Avrupa kahve ile tanışıyor, tabi bu hikaye kısmı. Yani dünyadaki ilk kahvehane İstanbulda açılırken, yurtdışında bir tek kahvehane zincirimiz olmayışı üzücü. Bunun çeşitli sebepleri var tabiki, çayın kahveyi yok etmesi mesela. Yine benzer şekilde Osmanlı' dan Avrupaya yayılmış Salepte kahve tarafından yok edilmiş. Bugün Avrupa' da salep desen bilen yok arasan bulamazsın, halbuki kahveden önce Avrupa' da hemen heryerde salep bulmak mümkünmüş.

Türk kahvesi çok ayrı bir şey, filtre kahve gibi rutin olamayan keyfi hep taze kalan, raconu olan bir içecek. Mesela ben Türkiye' den ayrılırken yanıma kahve takımı ve bakır cezve almayı ihmal etmedim :D Hatta lokum ve likör sevmediğim halde kahve yanında tüketmekteyim. Filtre kahve ise Türkiye' de ne kadar bunu yapamasakta rutin insanı güne hazırlayan bir içecek. Avrupa' da sabah kalkıp okula/işe gitmek için Tren istasyonuna vardığınızda o kahve kokusu ile kendinize gelirsiniz. Dayanamayıp alır trene öyle binersiniz, yani kahve burda her yeni güne başlamanın katalizörü ve insanları ayakta tutan şeydir.

Bende süt ve şekerin kahve veya çayın tadını bozduğunu düşünenlerdenim. Kahve yapında ise biraz daha bilinen yöntemlerini dışına çıkılabileceğini düşünmekteyim. Mesela filtre kahve yapmak için bir makinaya ihtiyacınız yok. Kavrulmuş kahve çekirdekleri alıp bir blender ile çekip, bir cezvede kısık ateşte kaynatıp bir filtre kağıdı ile süzüp içebilirsiniz. Fakat bu süreçte çok fazla deneme yapmak ve kullandığınız çekirdeği tanıyor olmak gerekiyor.
 
Bence de makine kesinlikle daha güzel. Ama ofiste ona sahip çıkmak, uğraşmak zor iş... Kahveyi kendimi bildim bileli şekersiz ve sütsüz tüketirim, şekerli mamül olarak zaten haftada 1-2 tatlı yerim o kadar. Şekerpare varsa ayrı ama : )

Açıkçası viskiye kola katmakla kahveye süt ve şeker katmanın arasında hiç bir fark yok bence, ikisi de cinayet kıvamında.

Çok fazla çeşit var gerçekten. Jacobs'un üzerinde aroma yazan kırmızı paketli kahvesini gördüm, 20 liraydı, yanında da 10 liraya Mehmet Efendi'nin Colombian dalgası vardı onu aldım. Zaten hazırda bir paket daha kahvem vardı, müsriflik etmeyelim. Mümkün mertebe Starbucks'a bulaşmamayı düşünüyorum.

O kahve dükkanları ayrı olay, onların kokuları ayrı olay... Girip böyle bakınarak yarım saat filan geçirebilirim o kokuyla.
 
Geri
Üst