Teoride ilerledikçe doğaçlama yaratıcılığının azalması sorunsalı

12 yıldır gitar çalıyorum. İlk 8 yılı repertuvar yapma, sahne odaklı piyasa şarkıları vs. idi. Sahne işi olmayınca son 4 yıldır ciddi şekilde teori işinin üzerine gittim. Aralıklar, gam hafızası, gamları klavyeye yayma, herhangi tonda düşünmeden doğaçlama kimi ezber licklerimden kimi o an ne hissediyorsam çalabilecek seviyedeyim. Ancak dönüp bakınca ilk sekiz yılımdakı kayıtlara daha yaratıcı ve daha hissiyatlı geliyor. Şimdikiler ise ezbere ve evet teori biliyorum şimdi şu gamı herkesin göz ardı ettiği yerden de çalacağım kafasıyla şeyler. Yaratıcılığım ciddi şekilde zayıfladı. Benle aynı yolda olan hocam var mıdır? Neler yapılabilir bu yolda?
 
12 yıldır gitar çalıyorum. İlk 8 yılı repertuvar yapma, sahne odaklı piyasa şarkıları vs. idi. Sahne işi olmayınca son 4 yıldır ciddi şekilde teori işinin üzerine gittim. Aralıklar, gam hafızası, gamları klavyeye yayma, herhangi tonda düşünmeden doğaçlama kimi ezber licklerimden kimi o an ne hissediyorsam çalabilecek seviyedeyim. Ancak dönüp bakınca ilk sekiz yılımdakı kayıtlara daha yaratıcı ve daha hissiyatlı geliyor. Şimdikiler ise ezbere ve evet teori biliyorum şimdi şu gamı herkesin göz ardı ettiği yerden de çalacağım kafasıyla şeyler. Yaratıcılığım ciddi şekilde zayıfladı. Benle aynı yolda olan hocam var mıdır? Neler yapılabilir bu yolda?
Bu başlık çok anlamlı oldu; aşağıdaki başlıkta da güzel bir tartışma sürüyor bu anlamda, ona da bakabilirsiniz.

Ben kendi tecrübemi de yansıtayım:
Bu teorik yapıları öğrenmenizin çalışınıza yansıyan faydaları illa ki olmuştur.
Ancak emprovizeyi sadece bunlara dayalı olarak yaparsanız iş steril hale gelir. Emprovize mutlaka "iç sesinizi" de dinleyerek yapmanız gereken bir şey.
Ne tür yapılar üzerine emprovize çalıyorsunuz, bunlara dair örnekler verirseniz daha da yardımcı olurum, ama genel bazı tavsiyeler vereceğim:

1)Ritmik kontrol-cümleleme (phrasing): En çok ihmal edilen şey. Sürekli olarak vuruşun başında cümleye başlıyorsanız, istediğiniz modu - arpeji çalın, steril tınlar. Bu sabah mesela vuruşun dördüncü onaltılığı üzerinden 8'lik notalarla giden bir pasaj çalmayı denedim. Zorlandım. Neden?
Çünkü vuruşun başından değil ortasında başlayıp biten cümlelerde çok daha fazla ritmik hakimiyet gerekiyor.
O nedenle mutlaka en azından 8lik ve 16lık nota düzeyinde ritmik kontrol çalışmak lazım. Her vuruşun ilk veya ikinci sekizliğinden başlayan, 2. ve 4. 16'lığından başlayan cümleler çalmayı denemek gerekiyor. Bunlar oturduktan sonra aynı şey 3leme içeren gruplamalar üzerinde de denenmeli.
Sırf bu yüzden Ross Campbell'ın Funky Blues Lines isimli bir kursunu aldım, çok güzel ritmik kontrollü cümleler var.

2)Çaldığınız şeyi söylemek: Bunu hiç gitar çalmadan, sadece altyapı üzerine melodi söylemeyi deneyerek de yapabilirsiniz. Teoriden derhal uzaklaştıracaktır. Çünkü içinizdeki müziği dinlemek zorundasınız bunu yapmak için.

3)Akor sesleri ve yedeklemeler: Gamlar çok lineer (doğrusal) ve ardışık nota çaldırır. Bu nedenle de mekanikleşir çalım.
Akor seslerine odaklandığınız zaman işler değişir. Tek tek akor takip etmek şart değil, ama belli noktalarda bunu denemelisiniz.
Zaman içerisinde yedeklemeleri de öğrenebilirsiniz.
Majör dizi armonizasyonunu biliyorsanız yani akor derecelerine hakimseniz (IIm7 veya VIIm7b5 size bir şey ifade ediyorsa) bu konuda daha fazla bilgi verebilirim.

4)Caz çalmasanız bile mutlaka bir ucundan caz emprovizesine bulaşın. Daha fazla akor sesi çalmak ve akor takip etmek zorunda kalacağınız için mutlaka her tür emprovizede ciddi bir birikim sağlıyor uzun vadede.

Ha bu arada... JTC virtüözlerinden uzak durun. Mantovanelli'nin caz masterclass çok iyi ama teknik ve lick ezberlemeyi dayatan şeyleri bırakın derim. Bu tip şeyleri dinleyin ve ilham alın, hoşunuza giden kısımlara takılın, ama nota nota ezberlemeye çalışmayın. Benim tavsiyem şu olur: Ne tarz çalıyorsanız çalın, mutlaka akıcı ve iyi emprovize çalan, ama tekniğe sürekli yaslanmayan adamları dinleyin. Ör: Andy Timmons, Robben Ford, Larry Carlton, Josh Smith, Greg Koch vs...
 
Aynı yollar mıdır bilemiyorum ama bu tespiti çok zamandır hem yaparım hem de birlikte çaldığım insanlarda duyarım. Bunun tamamen karşısında olan forum müdavimi arkadaşlar olduğunu da biliyorum. Birçok farklı "doğaçlama" ve teori mevzusunda bu konuya girdik. Bunun gerçekten olması bir yerden sonra "bilmemeyi" övüyor gibi görünüyor ama aslında tam olarak öyle değil.

Teorinin de dahil olduğu seslerin analizleri ile ilgili bir belgesele konuk olan çok meşhur bir müzisyen, bu noktadan sonra analizleri dinlemek istemiyorum bu her şeyi mahvediyor falan diyordu. Yani işin "manevi" boyutuna dahil olan yaratıcılık meselesinin tam olarak formüllerle ya da teori ile halledebileceğine inanmıyorum. Sesler bir bütünlüğü ifade ediyor, bunun tam formülü olması zaten bu anlamda da mümkün değil ama şu kadar popüler şarkıyı, şu kadar hit şarkıyı inceledik, trafik budur formül budur şeklinde yaklaşımlar içeren araştırmalar da var.

Yani işin müzik endüstrisi bağlamında paraya çevrilecek işleri belli bir formüle indirgedikleri de bir gerçek, böyle çekinceler olmadan sadece eski çaldıklarınızın daha hisli gelmesi bir taraftan kişisel bir şey olabilir. Diğer taraftan belli kalıplara soktuğunuz için bir şeyleri kaybetmiş olabilir.

Hocalarım kesin kızacaktır ama böyle durumlarda ben müzik detoksu öneriyorum. Uzun bir süre seslere uzak kalmak tekrardan onları duyduğunuzda hissettiklerinizle canlanıyor.

Ayrıca teori bir araç, yaratıcılık dediğimiz şey içine koyduklarınızla ilgili yani araçlar geliştikçe yaratıcılık üzerine olumlu etkisi olacağı bariz ama içine koyduğumuz cümleler tükeniyorsa, kendini tekrar ediyorsa teorinin pek bir faydası olmaz. Aynı kalıplara dönmeden hissettiğiniz ve anlatacağınız şeylere odaklandığınız zaman basit şeyler de olsa küçük farklılıklara sahip oluyor.

Ama belli seviyenin üstünde teori bilgisi olanların bu tarz doğaçlamalarda sıkıldığını gözlemliyorum, örneğin ton dışı bir nota kullanmak için müzikal cümle olarak vazgeçilmesi gerekenler var diyelim, devamlı bunlardan vazgeçip aynı teoride ve sonuçta aynı melodilerde saatlerce sıkılmadan çalabiliyorlar ama toplamda seslerle aktarılana odaklandığım zaman ben pek bir şey duyamıyorum.

Bunu kulağı yeterince eğitilmediği için olduğunu söyleyenler olabilir, yani onları da anlıyorum ama işte yaratıcılığı bu teorilere indirgemek bir yerden sonra sınırlamak anlamına geliyor çünkü sınırsız olan seslerin arasındaki bağlantı-oranlar, aynı konuşmak gibi hangi kelime, hangi vurguda olacağının belirlenmesi yaratıcılığı belirleyen şeyler. Teoriyi araç olarak kullanıp bunu geliştirme perspektifini kaybederseniz sınırlandırıcı bir hale geleceğinden eminim (bunu çok çeşitli seviyelerde doğaçlamalarda tespit ettim).

Dolayısıyla yapılması gereken sesleri özleyip basit bağlantıları özümseyerek geliştirmeye çalışmak olmalı. Tabii zamanın bu süreçte olumsuz etkisi olabilir, yıllar geçtikçe bu konuda bir "kaynağın" tükenmesi ya da kendini tekrar etmesi her zaman mümkün, bir taraftan doğal bir şey ama bahsettiğim temel nokta ile kombinasyonların her zaman arttığına şahit oluyorum. Bu da beraberinde yaratıcılığı getiriyor.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Bu başlık çok anlamlı oldu; aşağıdaki başlıkta da güzel bir tartışma sürüyor bu anlamda, ona da bakabilirsiniz.

Ben kendi tecrübemi de yansıtayım:
Bu teorik yapıları öğrenmenizin çalışınıza yansıyan faydaları illa ki olmuştur.
Ancak emprovizeyi sadece bunlara dayalı olarak yaparsanız iş steril hale gelir. Emprovize mutlaka "iç sesinizi" de dinleyerek yapmanız gereken bir şey.
Ne tür yapılar üzerine emprovize çalıyorsunuz, bunlara dair örnekler verirseniz daha da yardımcı olurum, ama genel bazı tavsiyeler vereceğim:

1)Ritmik kontrol-cümleleme (phrasing): En çok ihmal edilen şey. Sürekli olarak vuruşun başında cümleye başlıyorsanız, istediğiniz modu - arpeji çalın, steril tınlar. Bu sabah mesela vuruşun dördüncü onaltılığı üzerinden 8'lik notalarla giden bir pasaj çalmayı denedim. Zorlandım. Neden?
Çünkü vuruşun başından değil ortasında başlayıp biten cümlelerde çok daha fazla ritmik hakimiyet gerekiyor.
O nedenle mutlaka en azından 8lik ve 16lık nota düzeyinde ritmik kontrol çalışmak lazım. Her vuruşun ilk veya ikinci sekizliğinden başlayan, 2. ve 4. 16'lığından başlayan cümleler çalmayı denemek gerekiyor. Bunlar oturduktan sonra aynı şey 3leme içeren gruplamalar üzerinde de denenmeli.
Sırf bu yüzden Ross Campbell'ın Funky Blues Lines isimli bir kursunu aldım, çok güzel ritmik kontrollü cümleler var.

2)Çaldığınız şeyi söylemek: Bunu hiç gitar çalmadan, sadece altyapı üzerine melodi söylemeyi deneyerek de yapabilirsiniz. Teoriden derhal uzaklaştıracaktır. Çünkü içinizdeki müziği dinlemek zorundasınız bunu yapmak için.

3)Akor sesleri ve yedeklemeler: Gamlar çok lineer (doğrusal) ve ardışık nota çaldırır. Bu nedenle de mekanikleşir çalım.
Akor seslerine odaklandığınız zaman işler değişir. Tek tek akor takip etmek şart değil, ama belli noktalarda bunu denemelisiniz.
Zaman içerisinde yedeklemeleri de öğrenebilirsiniz.
Majör dizi armonizasyonunu biliyorsanız yani akor derecelerine hakimseniz (IIm7 veya VIIm7b5 size bir şey ifade ediyorsa) bu konuda daha fazla bilgi verebilirim.

4)Caz çalmasanız bile mutlaka bir ucundan caz emprovizesine bulaşın. Daha fazla akor sesi çalmak ve akor takip etmek zorunda kalacağınız için mutlaka her tür emprovizede ciddi bir birikim sağlıyor uzun vadede.

Ha bu arada... JTC virtüözlerinden uzak durun. Mantovanelli'nin caz masterclass çok iyi ama teknik ve lick ezberlemeyi dayatan şeyleri bırakın derim. Bu tip şeyleri dinleyin ve ilham alın, hoşunuza giden kısımlara takılın, ama nota nota ezberlemeye çalışmayın. Benim tavsiyem şu olur: Ne tarz çalıyorsanız çalın, mutlaka akıcı ve iyi emprovize çalan, ama tekniğe sürekli yaslanmayan adamları dinleyin. Ör: Andy Timmons, Robben Ford, Larry Carlton, Josh Smith, Greg Koch vs...
1. maddenizle ilgili zaman zaman ben de yapıyorum vuruşun ortasından başlamayı. Afallayıp kaldığım zamanlar da oluyor tabi. Ama ritmik kontrol için özellikle daha çok üzerine gideceğim bunun. 3. maddenin ise tam olarak üzerine gidiyorum işte. Çok sevdiğim de bir yöntem bu. Majör dizi armonizasyonu da çalıştım, pratiğe dökmede istediğim hızda değilim hala. 4. Caz konusu ise o kadar girmek istedim ki derinlemesine, hep bir şekilde kendimi kapıdan çıkarken buldum. En fazla cümlelerde kromatik geçişler ya da ya da bu geçişlerle tona bağlanma gibi tekniklerle sınırlıyım. Bahsettiğiniz müzisyenlerden özellikle Andy Timmons ve Greg Koch beni benden alıyor. Bu arada Klasik rock (ekseri 70lerin grupları) ve Blues özelikle de Blues çaldığım, çalmaya çalıştığım tarzlar.
 
12 yıldır gitar çalıyorum. İlk 8 yılı repertuvar yapma, sahne odaklı piyasa şarkıları vs. idi. Sahne işi olmayınca son 4 yıldır ciddi şekilde teori işinin üzerine gittim. Aralıklar, gam hafızası, gamları klavyeye yayma, herhangi tonda düşünmeden doğaçlama kimi ezber licklerimden kimi o an ne hissediyorsam çalabilecek seviyedeyim. Ancak dönüp bakınca ilk sekiz yılımdakı kayıtlara daha yaratıcı ve daha hissiyatlı geliyor. Şimdikiler ise ezbere ve evet teori biliyorum şimdi şu gamı herkesin göz ardı ettiği yerden de çalacağım kafasıyla şeyler. Yaratıcılığım ciddi şekilde zayıfladı. Benle aynı yolda olan hocam var mıdır? Neler yapılabilir bu yolda?

Bu konuda, sanki bilenler anlatmıyor gibi bir his gelir insana, ya da artık nasıl tarif etmek gerekirse. Ne var ki hiç de yabana atılacak bir his değil. Açıkçası kestirmeden gideceğim ancak yumuşatarak; caz gitara yararlanmak çok faydalıdır. Bu konuda doğrudan uygulamalı çalışmak gerekir.

@barrios'un verdiği cevaba ekleme yapmaya gerek yok bana kalırsa, uygulamalı olarak çalışmak isterseniz caz gitar üstünden gitmeniz lazım. Bu da caz gitar tınılarını, esnekliğini biraz olsun tanımış olmayı gerektiyor, şu da var ki rock tarafından bakınca sevimsiz gelir çok kişiye, bağ kurulamaz filan.

Böyle bir yönünüz varsa uygulamalı ders veriyorum. Ancak gerçekten bu yönde bir yaklaşımınız varsa tabi. Gitarda çalışma yöntemini oturtmak gerekir, bu da ancak uygulamalı bir metod ile mümkün, yoksa şu gam şu akor filan diye yazılan hiç bir şey işe yaramaz çünkü bu metod canlı bir yapıdır, kitaplarda bulamazsınız.
 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
Bu konuda, sanki bilenler anlatmıyor gibi bir his gelir insana, ya da artık nasıl tarif etmek gerekirse. Ne var ki hiç de yabana atılacak bir his değil. Açıkçası kestirmeden gideceğim ancak yumuşatarak; caz gitara yararlanmak çok faydalıdır. Bu konuda doğrudan uygulamalı çalışmak gerekir.

@barrios'un verdiği cevaba ekleme yapmaya gerek yok bana kalırsa, uygulamalı olarak çalışmak isterseniz caz gitar üstünden gitmeniz lazım. Bu da caz gitar tınılarını, esnekliğini biraz olsun tanımış olmayı gerektiyor, şu da var ki rock tarafından bakınca sevimsiz gelir çok kişiye, bağ kurulamaz filan.

Böyle bir yönünüz varsa uygulamalı ders veriyorum. Ancak gerçekten bu yönde bir yaklaşımınız varsa tabi. Gitarda çalışma yöntemini oturtmak gerekir, bu da ancak uygulamalı bir metod ile mümkün, yoksa şu gam şu akor filan diye yazılan hiç bir şey işe yaramaz çünkü bu metod canlı bir yapıdır, kitaplarda bulamazsınız.
Keşke zamanım olsa hocam. Hem müzik yapmayı özledim birileriyle, hem de böyle yararlanmayı. Ama çok sağ olun, var olun.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #7
Aynı yollar mıdır bilemiyorum ama bu tespiti çok zamandır hem yaparım hem de birlikte çaldığım insanlarda duyarım. Bunun tamamen karşısında olan forum müdavimi arkadaşlar olduğunu da biliyorum. Birçok farklı "doğaçlama" ve teori mevzusunda bu konuya girdik. Bunun gerçekten olması bir yerden sonra "bilmemeyi" övüyor gibi görünüyor ama aslında tam olarak öyle değil.

Teorinin de dahil olduğu seslerin analizleri ile ilgili bir belgesele konuk olan çok meşhur bir müzisyen, bu noktadan sonra analizleri dinlemek istemiyorum bu her şeyi mahvediyor falan diyordu. Yani işin "manevi" boyutuna dahil olan yaratıcılık meselesinin tam olarak formüllerle ya da teori ile halledebileceğine inanmıyorum. Sesler bir bütünlüğü ifade ediyor, bunun tam formülü olması zaten bu anlamda da mümkün değil ama şu kadar popüler şarkıyı, şu kadar hit şarkıyı inceledik, trafik budur formül budur şeklinde yaklaşımlar içeren araştırmalar da var.

Yani işin müzik endüstrisi bağlamında paraya çevrilecek işleri belli bir formüle indirgedikleri de bir gerçek, böyle çekinceler olmadan sadece eski çaldıklarınızın daha hisli gelmesi bir taraftan kişisel bir şey olabilir. Diğer taraftan belli kalıplara soktuğunuz için bir şeyleri kaybetmiş olabilir.

Hocalarım kesin kızacaktır ama böyle durumlarda ben müzik detoksu öneriyorum. Uzun bir süre seslere uzak kalmak tekrardan onları duyduğunuzda hissettiklerinizle canlanıyor.

Ayrıca teori bir araç, yaratıcılık dediğimiz şey içine koyduklarınızla ilgili yani araçlar geliştikçe yaratıcılık üzerine olumlu etkisi olacağı bariz ama içine koyduğumuz cümleler tükeniyorsa, kendini tekrar ediyorsa teorinin pek bir faydası olmaz. Aynı kalıplara dönmeden hissettiğiniz ve anlatacağınız şeylere odaklandığınız zaman basit şeyler de olsa küçük farklılıklara sahip oluyor.

Ama belli seviyenin üstünde teori bilgisi olanların bu tarz doğaçlamalarda sıkıldığını gözlemliyorum, örneğin ton dışı bir nota kullanmak için müzikal cümle olarak vazgeçilmesi gerekenler var diyelim, devamlı bunlardan vazgeçip aynı teoride ve sonuçta aynı melodilerde saatlerce sıkılmadan çalabiliyorlar ama toplamda seslerle aktarılana odaklandığım zaman ben pek bir şey duyamıyorum.

Bunu kulağı yeterince eğitilmediği için olduğunu söyleyenler olabilir, yani onları da anlıyorum ama işte yaratıcılığı bu teorilere indirgemek bir yerden sonra sınırlamak anlamına geliyor çünkü sınırsız olan seslerin arasındaki bağlantı-oranlar, aynı konuşmak gibi hangi kelime, hangi vurguda olacağının belirlenmesi yaratıcılığı belirleyen şeyler. Teoriyi araç olarak kullanıp bunu geliştirme perspektifini kaybederseniz sınırlandırıcı bir hale geleceğinden eminim (bunu çok çeşitli seviyelerde doğaçlamalarda tespit ettim).

Dolayısıyla yapılması gereken sesleri özleyip basit bağlantıları özümseyerek geliştirmeye çalışmak olmalı. Tabii zamanın bu süreçte olumsuz etkisi olabilir, yıllar geçtikçe bu konuda bir "kaynağın" tükenmesi ya da kendini tekrar etmesi her zaman mümkün, bir taraftan doğal bir şey ama bahsettiğim temel nokta ile kombinasyonların her zaman arttığına şahit oluyorum. Bu da beraberinde yaratıcılığı getiriyor.
Sizin doğaçlama müziğine olan tavrınızı iyi biliyorum hocam. Uzun zamandır takip ediyorum yazılarınızı. Durumu iyi özetlediniz, aynen de öyle. 👍
 
1. maddenizle ilgili zaman zaman ben de yapıyorum vuruşun ortasından başlamayı. Afallayıp kaldığım zamanlar da oluyor tabi. Ama ritmik kontrol için özellikle daha çok üzerine gideceğim bunun. 3. maddenin ise tam olarak üzerine gidiyorum işte. Çok sevdiğim de bir yöntem bu. Majör dizi armonizasyonu da çalıştım, pratiğe dökmede istediğim hızda değilim hala. 4. Caz konusu ise o kadar girmek istedim ki derinlemesine, hep bir şekilde kendimi kapıdan çıkarken buldum. En fazla cümlelerde kromatik geçişler ya da ya da bu geçişlerle tona bağlanma gibi tekniklerle sınırlıyım. Bahsettiğiniz müzisyenlerden özellikle Andy Timmons ve Greg Koch beni benden alıyor. Bu arada Klasik rock (ekseri 70lerin grupları) ve Blues özelikle de Blues çaldığım, çalmaya çalıştığım tarzlar.
Size en somut tavsiyem şu olur: TEK BİR AKOR üzerinde çalışın ve temel akor tiplerinin tümü için bunu yapın. 7'li akor seslerine odaklanın. Kendinizi sadece bu seslerler KISITLAYIN. Bir noktada çalışınızın değişeceğini göreceksiniz, benim için çığır açıcı oldu. Diğer her türlü kaygıyı bir kenara koymanızı sağlayacağı için (sadece 4 notaya odaklanacaksınız) hem seslere hakimiyetiniz artacak, hem de yaratıcı olmak zorunda kalacaksınız.
5 notayı ekleyeceğiniz zaman ilgili majör veya minör pentatoniği düşünebilirsiniz.
C majör - A minör için A minör pentatonik ve E minör pentatonik
G7 için D minör pentatonik ve E minör pentatonik
Bm7b5 için D minör pentatonik
Bu bağlantıları kullanarak basit yedeklemelere girebilirsiniz.
Basit 7'li akor yedeklemeleri için de şunu düşünebilirsiniz: Dm7 = Fmaj7 = G7 = Bm7b5 (Majör dizinin 2, 4, 5 ve 7. derecelerini birbirinin yerine kullanmak)
C maj = Am7 = Em7 (Majör dizinin 1, 3 ve 6. derecelerini birbirinin yerine kullanmak)
Bir tam dörtlü yukarıya çözülen dominant akorlar için özellikle minör tonda (majör tonda da olur ama kulağınızın kabul etmesi daha fazla zaman alır) kromatik tansiyon sesleri sistemli şekilde kullanılabilir. Mesela E7-Am7 çözülüşünde E7 üzerine yarım ses tizden dim7 arpeji (Fdim7) veya kök sesinden (E) augmented (artık) beşli arpeji çalınabilir.
Bu örnekler arttırılabilir, ama hiç gerek de yok aslında bu noktada. Çünkü bunlara hakimiyet oturduğunda zaten nota tercihleriniz sınıf atlayacaktır. Yeter ki tek akor üzerinde çalışmaya ağırlık verin. Ağırlık derken, her gün 5 dk-10 dk bile olsa kısa sürede çalışınız değişecektir, garanti ediyorum.
Kromatikler konusunda en temel tavsiye olarak da şunu verebilirim: Gelişigüzel kromatik çalmak yerine, arasında bir tam ton bulunan iki sesi kromatik ile bağlayıp, akor arpejine devam edebilirsiniz. Özellikle 7. dereceden başladığınızda işe yarar. Mesela Dm7 için C-C#-D-F-A gibi....
Bir majör üçlü aralığı gördüğünüzde, bu iki sesi 4 ardışık kromatik nota ile bağlayabilirsiniz. Mesela. Cmaj için C-C#-D-D#-E-G-B gibi.
Yukarıdaki pentatonik dizilerde de yine bunları uygulamak çok renk katar.
Bunun ötesindeki kromatik kullanımı için biraz daha caz diline girmek gerekir.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #9
Size en somut tavsiyem şu olur: TEK BİR AKOR üzerinde çalışın ve temel akor tiplerinin tümü için bunu yapın. 7'li akor seslerine odaklanın. Kendinizi sadece bu seslerler KISITLAYIN. Bir noktada çalışınızın değişeceğini göreceksiniz, benim için çığır açıcı oldu. Diğer her türlü kaygıyı bir kenara koymanızı sağlayacağı için (sadece 4 notaya odaklanacaksınız) hem seslere hakimiyetiniz artacak, hem de yaratıcı olmak zorunda kalacaksınız.
5 notayı ekleyeceğiniz zaman ilgili majör veya minör pentatoniği düşünebilirsiniz.
C majör - A minör için A minör pentatonik ve E minör pentatonik
G7 için D minör pentatonik ve E minör pentatonik
Bm7b5 için D minör pentatonik
Bu bağlantıları kullanarak basit yedeklemelere girebilirsiniz.
Basit 7'li akor yedeklemeleri için de şunu düşünebilirsiniz: Dm7 = Fmaj7 = G7 = Bm7b5 (Majör dizinin 2, 4, 5 ve 7. derecelerini birbirinin yerine kullanmak)
C maj = Am7 = Em7 (Majör dizinin 1, 3 ve 6. derecelerini birbirinin yerine kullanmak)
Bir tam dörtlü yukarıya çözülen dominant akorlar için özellikle minör tonda (majör tonda da olur ama kulağınızın kabul etmesi daha fazla zaman alır) kromatik tansiyon sesleri sistemli şekilde kullanılabilir. Mesela E7-Am7 çözülüşünde E7 üzerine yarım ses tizden dim7 arpeji (Fdim7) veya kök sesinden (E) augmented (artık) beşli arpeji çalınabilir.
Bu örnekler arttırılabilir, ama hiç gerek de yok aslında bu noktada. Çünkü bunlara hakimiyet oturduğunda zaten nota tercihleriniz sınıf atlayacaktır. Yeter ki tek akor üzerinde çalışmaya ağırlık verin. Ağırlık derken, her gün 5 dk-10 dk bile olsa kısa sürede çalışınız değişecektir, garanti ediyorum.
Kromatikler konusunda en temel tavsiye olarak da şunu verebilirim: Gelişigüzel kromatik çalmak yerine, arasında bir tam ton bulunan iki sesi kromatik ile bağlayıp, akor arpejine devam edebilirsiniz. Özellikle 7. dereceden başladığınızda işe yarar. Mesela Dm7 için C-C#-D-F-A gibi....
Bir majör üçlü aralığı gördüğünüzde, bu iki sesi 4 ardışık kromatik nota ile bağlayabilirsiniz. Mesela. Cmaj için C-C#-D-D#-E-G-B gibi.
Yukarıdaki pentatonik dizilerde de yine bunları uygulamak çok renk katar.
Bunun ötesindeki kromatik kullanımı için biraz daha caz diline girmek gerekir.
Çok teşekkür ederim hocam, vakit ayırıp böyle detaylı tavsiye verdiğiniz için. Tek akor tavsiyesi hiç yapmadığım bir pratik türü. İlginçmiş. Bunu denicem hemen. Kromatik konusunda çok sınırlıyım. Sadece renk katsın diye ucundan deniyorum. Dediğiniz gibi bu işin aslı tam olarak caz dili. Umarım hazır olduğumda o kanala da gireceğim.
 
Teoride ilerledikce dogaclama ve yaraticiligin azalmasindan sikayet etmissin.

Ama emin ol asagida kanitini sunacagim sekilde, ne teori ne kurallar yaraticiligin onune set olamaz.

Fakat dogaclama zor bir alan. Anlik yaraticilik ani tepkiler, onceden calisilmis onlarca yuruyus bunlarin kombinasyonu... Gereklilikleri say say bitmez.

Ama en onemli sey fikir ve dusunce, felsefe, farkindalik, edebiyat doga bilimum butun degiskenleri ile hayattan beslenebildin mi? ve bakis acini gelistirdin mi?

Muzik kurallari ve teorisi ogrenmekle yaraticilik gelisseydi emin ol ortalik Tanridan gecilmezdi.

Muzik kurallari, teoriyi kullanabilmen icin gerekli temel bilgileri sana verir. Muzik teorisi ise muzigin isleyisini nasil isledigini aciklar.


Yaraticilik ise, iste bu kurallar dahilinde teoriyi kullanarak kendini ifade edebildigin noktada baslar.

Ama bir an gelir, bir besteci cikar. O gune kadar bestecinin eserini dinlemek icin gelen dinleyiciye " buyrun hep beraber yapalim" diyebilir.

Mesela muzikte en uc kirilmalardan bir olayi ornek gosterecegim,

John Cage diye bir adam cikti. Eseri 4.33.
Gerisini vikipediden yapistiriyorum;

4'33"'ün ilk performansı 29 Ağustos 1952'de David Tudor tarafından, bir piyano resitali sırasında Woodstock, New York'ta gerçekleştirildi. Tudor sahneye çıkarak piyanonun başına oturmuş ve kapağı kapatarak parçanın başladığını işaret etmiştir. Bir süre sonra, birinci bölümün sonunu ifade etmek için kapağı açıp kapamış ve bu hareketini ikinci ve üçüncü bölümler için de tekrarlamıştır. Parça boyunca Tudor tek bir nota bile çalmamış, kasıtlı bir ses çıkarmamış ve bir kronometre tutarak nota kâğıtlarını çevirmiştir.

John Cage , o konserde belki de muzikal bir devrim, bir armoni soleni, yeni muzige gecis olarak piyanodan cikacak her sesi yakalamaya odaklanmis heyecan ve sabirsizlikla bekleyen kalabaliga ise hic bir sey vermedi.
Bunu daha sonra tabi insanlar sessizlik olarak adlandirdi ama bestecinin bakis acisi bambaskaydi;

Bir noktayı kaçırdılar. Sessizlik diye bir şey yoktur. Sessizlik diye düşündükleri şey rastlantısal seslerle doluydu, ancak onlar dinlemeyi bilmiyorlardı. Birinci bölüm boyunca dışarıdaki rüzgarın kımıltılarını duyabilirdiniz. İkincide, yağmur taneleri damda pıtırtıya başladı. Üçüncüdeyse insanlar bu kez kendileri konuşmaya, dışarı çıkmaya ve bu sırada türlü, ilginç sesler çıkarmaya başladılar.
- John Cage'in 4′33″


Besteci o gune kadar yapilmayani yapmis, o an orda var olan her bir cismi buyuk bir ustalikla kullanarak muzigine dahil etmisti.

Simdi John Cage gibi 1952 yilinda boyle devrimsel bir muzigi nasil besteledi?

Bestecinin esinlendigi zen felsefesinin etkisinin buyuk oldugu ifade edilmis.
Ama isin su tarafini da degerlendirmek lazim, 1945 yilinda 2.dunya savasi bitmis, avrupa basta olmak uzere dunya toparlanmaya baslamis, o gune kadar sag kalan insanlar, sigindiklari ideolojilerin yikilmasina en on sirada sahit olmus ve o yikintilari yine kendi elleri ile temizlemek zorunda kalmisti.

Bu bir dogaclama ornegi elbette degil, ama gordugun uzere besteci o gune kadar gelmis olan butun muzik kurallarini ve teorisini kullanmadan (yada kullanimini sadece o an orda olan her bir varligin bilincine yada bilincsizligine birakarak) yasayan bir muzik besteledi. Hemde herseyi, herkesi icine katarak. Ve bir kere dinleyenin bir daha asla ayni sesi duyamayacagi bir besteye imza atti...


Yaraticilik var.
Dogaclama o gune kadar kimsenin yapamadigi kadar var.
Ritim? Muzik? Ses? Hepsi var.
Ve hatta notasyonu bile var. Muzik kurallari dahilinde bir anahtari, bir cok es'i ve en onemlisi temposu var.


Yaraticilik 8 senede illa ki gelisir, hic bir kural ve olgu bu gelismeden ali koyamaz. Ne muzik kurallari ne teorisi.
Ama su da bir gercek. 8 sene de insan cok degisiyor.
8 sene onceden bir aniyi tekrar gorunce, gecen zamanin farkina varan insan, ister istemez gecmise hem ozlem duyuyor, hemde hayran oluyor...
 
Teoride ilerledikce dogaclama ve yaraticiligin azalmasindan sikayet etmissin.

Ama emin ol asagida kanitini sunacagim sekilde, ne teori ne kurallar yaraticiligin onune set olamaz.

Fakat dogaclama zor bir alan. Anlik yaraticilik ani tepkiler, onceden calisilmis onlarca yuruyus bunlarin kombinasyonu... Gereklilikleri say say bitmez.

Ama en onemli sey fikir ve dusunce, felsefe, farkindalik, edebiyat doga bilimum butun degiskenleri ile hayattan beslenebildin mi? ve bakis acini gelistirdin mi?

Muzik kurallari ve teorisi ogrenmekle yaraticilik gelisseydi emin ol ortalik Tanridan gecilmezdi.

Muzik kurallari, teoriyi kullanabilmen icin gerekli temel bilgileri sana verir. Muzik teorisi ise muzigin isleyisini nasil isledigini aciklar.


Yaraticilik ise, iste bu kurallar dahilinde teoriyi kullanarak kendini ifade edebildigin noktada baslar.

Ama bir an gelir, bir besteci cikar. O gune kadar bestecinin eserini dinlemek icin gelen dinleyiciye " buyrun hep beraber yapalim" diyebilir.

Mesela muzikte en uc kirilmalardan bir olayi ornek gosterecegim,

John Cage diye bir adam cikti. Eseri 4.33.
Gerisini vikipediden yapistiriyorum;

4'33"'ün ilk performansı 29 Ağustos 1952'de David Tudor tarafından, bir piyano resitali sırasında Woodstock, New York'ta gerçekleştirildi. Tudor sahneye çıkarak piyanonun başına oturmuş ve kapağı kapatarak parçanın başladığını işaret etmiştir. Bir süre sonra, birinci bölümün sonunu ifade etmek için kapağı açıp kapamış ve bu hareketini ikinci ve üçüncü bölümler için de tekrarlamıştır. Parça boyunca Tudor tek bir nota bile çalmamış, kasıtlı bir ses çıkarmamış ve bir kronometre tutarak nota kâğıtlarını çevirmiştir.

John Cage , o konserde belki de muzikal bir devrim, bir armoni soleni, yeni muzige gecis olarak piyanodan cikacak her sesi yakalamaya odaklanmis heyecan ve sabirsizlikla bekleyen kalabaliga ise hic bir sey vermedi.
Bunu daha sonra tabi insanlar sessizlik olarak adlandirdi ama bestecinin bakis acisi bambaskaydi;

Bir noktayı kaçırdılar. Sessizlik diye bir şey yoktur. Sessizlik diye düşündükleri şey rastlantısal seslerle doluydu, ancak onlar dinlemeyi bilmiyorlardı. Birinci bölüm boyunca dışarıdaki rüzgarın kımıltılarını duyabilirdiniz. İkincide, yağmur taneleri damda pıtırtıya başladı. Üçüncüdeyse insanlar bu kez kendileri konuşmaya, dışarı çıkmaya ve bu sırada türlü, ilginç sesler çıkarmaya başladılar.
- John Cage'in 4′33″


Besteci o gune kadar yapilmayani yapmis, o an orda var olan her bir cismi buyuk bir ustalikla kullanarak muzigine dahil etmisti.

Simdi John Cage gibi 1952 yilinda boyle devrimsel bir muzigi nasil besteledi?

Bestecinin esinlendigi zen felsefesinin etkisinin buyuk oldugu ifade edilmis.
Ama isin su tarafini da degerlendirmek lazim, 1945 yilinda 2.dunya savasi bitmis, avrupa basta olmak uzere dunya toparlanmaya baslamis, o gune kadar sag kalan insanlar, sigindiklari ideolojilerin yikilmasina en on sirada sahit olmus ve o yikintilari yine kendi elleri ile temizlemek zorunda kalmisti.

Bu bir dogaclama ornegi elbette degil, ama gordugun uzere besteci o gune kadar gelmis olan butun muzik kurallarini ve teorisini kullanmadan (yada kullanimini sadece o an orda olan her bir varligin bilincine yada bilincsizligine birakarak) yasayan bir muzik besteledi. Hemde herseyi, herkesi icine katarak. Ve bir kere dinleyenin bir daha asla ayni sesi duyamayacagi bir besteye imza atti...


Yaraticilik var.
Dogaclama o gune kadar kimsenin yapamadigi kadar var.
Ritim? Muzik? Ses? Hepsi var.
Ve hatta notasyonu bile var. Muzik kurallari dahilinde bir anahtari, bir cok es'i ve en onemlisi temposu var.


Yaraticilik 8 senede illa ki gelisir, hic bir kural ve olgu bu gelismeden ali koyamaz. Ne muzik kurallari ne teorisi.
Ama su da bir gercek. 8 sene de insan cok degisiyor.
8 sene onceden bir aniyi tekrar gorunce, gecen zamanin farkina varan insan, ister istemez gecmise hem ozlem duyuyor, hemde hayran oluyor...
İşin felsefesini güzel anlattınız hocam, sağ olun. John Cage'in yaptığı o muazzam işi biliyordum ama detaylı araştırdım bu sayede tekrar. Tam bir ilham kaynağı.
 
Aynen hocam 7'li akor arpej çalıştım genel olarak. Varsa alabilirim tabi tavsiyenizi.
Klasik olarak bu arpejler bir pozisyonda ve iki oktavlık yapılar olarak ezberleniyor. Bunlar önemli, ben de en çok bunları kullanıyorum ama, bunlarla akıcı şeyler çalmak zor.
7'li akorlara iki tele yayılan çevrimler olarak bakıldığında ise, iki tele yayılan bir şekli diğer tel setlerine hemen aktarmak mümkün oluyor, şekil değişmiyor. Elbette yine de bu çevrimleri çalışmak ve kök sesin nerede olduğunu bilmek lazım.
Ekte dominant 7 için bir örnek var. Diğer akor tiplerini de (m7, m7b5, maj7) gerekli sesleri değiştirerek kendiniz bulabilirsiniz. Ben özellikle 3. çevrim ve 1. çevrimleri pratik buluyorum.
 

Dosyalar

  • Dominant 7 akoru iki teldeki çevrimleri.pdf
    58.5 KB · Gösterim: 37
Son düzenleme:
Geri
Üst